- Puan
- 125
- Mesaj
- 30
BaşNot: Uzun zamandır roman yazmıyordum. Web site ve forum işine soyunduktan bu yana baya bir geçiştirdim. Aslında eski hobimdi roman yazmak. Farklı mecralarda paylaşıp takipçi de edinmiştim. Ne yalan söyleyeyim o zamanlar daha zevkliydi. Site yapmak ve işletmek bu kadar tat vermiyor diyebilirim. Neyse, bir sahur vakti "Eksik Cümleyi Tamamla" başlığından esinlenerek yeni bir online roman yazma isteği uyandı içimde. Vaktim pek yok ve ilgilendiğim 5 site var. Romanın bölümleri gecikebilir ya da devamı olmayabilir. Ben yine de bir başlangıç yapmak istiyorum.
Yapay zekâ çağındayız mâlum ve yazacağım hikâye içerikleri organiklik konusunda güveni yüksek tutmayabilir. Beni eskiler bilir (roman/düz yazı tarzında paylaşım yapan sitelerdekiler) Şiirlerim, kısa özlü cümlelerim ve romanlarım meşhurdu. Hatta ilk eserimin ismi "Islak Aşk" idi. Lafı uzatmadan romana bir başlangıç yapayım. Çok tutarsa belki devam ettiririm![]()
1. BÖLÜM | Kırılma Noktası | KISIM - I
İstanbul’un dar, Arnavut kaldırımlı sokaklarında, sabahın erken saatlerinde, hırçın rüzgâr aralara sıkışmış gazete kağıtlarını savuruyor... Şehir, her zamanki gibi hızla uyanırken, hayat bir şekilde devam ediyordu. Fakat bu sabah, herkes için bir şeylerin farklı olacağı gündü. Damla, soluk bir sabah ışığıyla aydınlanan odasında, bilgisayar ekranına gözünü dikip bir sigara yakıyordu. Farkında değildi ama bu, belki de kariyerinin en kritik günlerinden birine başlamak üzereydi. Adımlarını hafifçe hızlandırarak mutfağa yöneldi, o an aklı karışıktı. Reklam ajansındaki son projede başarısız olmak, onun için sadece bir kariyer kaybı değil, her şeyin sona ermesi anlamına gelebilirdi. Her ne kadar akılcı olmayı denese de, içindeki tedirginlik kendini her geçen saniye daha fazla belli ediyordu.
Ajansa adım atan her kişi, başlarını duvarlara çarpan, yıllardır peşinden koştuğu projelerin içine daldığı ve her an en yüksek başarıyı yakalamak için birbirleriyle savaştığı bir dünyada yaşamaktadır. Fakat hiçbir şey, onların bugünkü gibi bir savaşa hazırlanırken hissettikleri kadar karmaşık olmayacaktı. Saat 11'i gösterdiğinde, ajansın giriş kapısında bir telefon çaldı. Bu, her şeyin başlaması demekti. O telefon, sadece bir arama değil, aynı zamanda tüm karakterlerin hayatlarını değiştirecek olan bir başlangıçtı.
Damla telefonun ekranına baktı. Arayan numara, ajansın büyük müşterilerinden birinin, CEO’sunun adıydı: Mehmet Emin Kuşlu.
Damla, telefonun ekranındaki numarayı birkaç saniye inceledi. Mehmet Emin'in adı ekranda parlıyor, yüzü ise gözlerinin önünde belirmeye başlıyordu. Bir zamanlar birlikte çalıştıkları ve ona güven duydukları o adam… Ancak son yıllarda işler pek yolunda gitmemişti. Mehmet Emin, ajansın tüm projelerini inceleyerek, her şeyin en mükemmel şekilde olmasını isteyen, son derece titiz bir patron olmuştu. Bu arama, Damla için bir fırsat mıydı, yoksa daha büyük bir sorunun habercisi mi? Telefonu elinde tuttuğu halde bir an tereddüt etti. Mehmet Emin'den gelen çağrı, aynı zamanda bir yük hissi yaratıyordu; çünkü bu adamın telefonları genellikle kötü haberin habercisiydi. Fakat ne olursa olsun, ajansın prestiji için bu görüşmeye ihtiyacı vardı. Bir yudum daha sigara içip telefonu açtı.
“Damla, merhaba,” dedi Emin’in sesi, telefondan tınılayan sert tonuyla. “İşlerim çok yoğun, ama bir konu hakkında konuşmamız gerek. Yarın büyük bir sunum olacak, hazırlıklarınızı hızlandırmanızı istiyorum. Çok önemli bir müşteriyle görüşeceğiz. Bu proje, ajansın geleceğini şekillendirecek.”
Damla’nın kalbi hızla atmaya başladı. Büyük bir sunum demek, büyük bir fırsat demekti. Fakat aynı zamanda büyük bir baskı, büyük bir risk… Sadece kendi kariyerini değil, ajansın da kaderini etkileyecek bir sunum. “Tabii, Emin Bey,” dedi, sesindeki titremeyi fark etmeden. “Hazırlıkları hızlandıracağız, her şey yolunda.”
Telefonu kapattıktan sonra, bir süre hareketsiz kaldı. Bu iş, hem ona hem de ekibine ağır bir yük getirecekti. Özellikle Esin ve Murat’a… Esin’in her zaman büyük projeleri sahiplenmeye çalışması, Murat’ın ise sessizce geri planda kalması. Ama şimdi, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını biliyordu. Herkesin dikkatinin aynı noktaya odaklanması gerekecekti.
Mehmet Emin'in söyledikleri kulaklarında çınlıyordu. Bu proje, ajansın geleceğini şekillendirecek.
KISIM - II
Esin, ofise girerken, Damla’nın telaşını fark etti. “Ne oldu?” diye sordu, gözleri merakla parlıyordu.
“Yarın büyük bir sunum var,” dedi Damla, hızla masasına geçip bilgisayarını açarken. “Mehmet Emin'den telefon geldi. Bu proje bizim için çok önemli, Esin. Her şey buna bağlı olacak.”
Esin, her zaman sakin ve soğukkanlı görünmeye çalışan biriydi, ama bu tür haberler ona da hızla adrenalini artırıyordu. “Bu kadar büyütme,” dedi. “Biz zaten bu tür projelerle başa çıkabiliyoruz. Sadece odaklanmamız gerek.”
Damla başını salladı. “Evet, ama bu iş bizim için bir dönüm noktası olabilir. Bu sefer her şey farklı olacak.”
Ofisin köşesinde, Murat bilgisayarını açarken bir an duraksadı. Telefonda duyduklarını düşünüyordu. Aslında, ne kadar sessiz kalmaya çalışsa da, içindeki huzursuzluk hiçbir zaman tam anlamıyla kaybolmamıştı. Bugünlerde, İsmet Bey’in gözleri onun her adımını takip ederken, içinde hissettiği bu rahatsızlık daha da büyümüştü. İsmet, Murat’ı her zaman bir “fırsat” olarak görmüş, ama Murat, o fırsatın kendisini ne kadar tehlikeli bir yere sürükleyebileceğini hissediyordu. Bugün, tüm hesapların yapılması gerekecekti. Çünkü bu iş, sadece ajansın geleceğiyle ilgili değildi. Murat için, kendi kimliğini de sorgulayacağı bir an olacaktı. Nagihan, tüm bunlardan habersiz, ofisin arka odasında bilgisayarına odaklanmıştı. Her şeyin üst üste geldiği şu dönemde, o kadar çok iş vardı ki, en küçük bir hatanın bile her şeyi alt üst edebileceğini biliyordu. Ama o, sürekli bir adım geri durarak bu kadar büyük bir dünyada kaybolmak istiyordu. Hem de kimseye görünmeden.
O an, başındaki yoğun düşünceleri bir kenara bırakarak, kapıdan gelen sesleri duydu. “Nagihan, toplantıya gelmeni istiyorum,” dedi İsmet Bey’in derin, otoriter sesi.
Nagihan derin bir nefes aldı, bilgisayar ekranını son bir kez inceledi ve kapıyı açarak ofise çıktı. İsmet Bey’in bakışları, her zaman olduğu gibi, soğuktu. Onun gözlerindeki o keskin, korkutucu ifadeyi sevmezdi, ama bugün, başına ne geleceğini bilemiyordu.
Ajansın koridorlarında her şey bir anda yoğunlaştı. Murat, Esin, Damla ve Nagihan... Hepsi, kariyerlerinin en büyük sınavına yaklaşırken, içlerinde farklı bir beklenti vardı. Fakat bu sefer, işler sadece yaratıcı fikirler ve sunumlarla sınırlı kalmayacak, aksiyonun kendisi de ajansın kapılarından içeri girecekti....