- Puan
- 125
- Mesaj
- 18
İlkel toplumlarda avcı ve toplayıcı toplumlardan yerleşik hayata geçmekle kadın, öküz ve saban olarak tabir edilen gereçleri büyük ölçüde erkeğe kaptırdı. Aslında bu süreçten önce kadın da erkekle rekabet ediyordu; avlayıp toplayabilme yetisi vardı. Modern toplumlarda en çok tartışılan konulardan biri iş bölümü olmuştur: Kadın ne iş yapmalı? Erkeğin fonksiyonu ne olmalıydı? Mülkiyet, evlilik, cariyelik, tarım/hayvancılık derken adeta bir kavramsal keşmekeş... Peki, bir erkek kaç kadınla evlenmeliydi, ya da evlenmeli miydi? Modern toplumlardaki çalışan kadın ve çalışmayan, evine zaman ayıran kadın tartışması da bu konudan mütevellit bir konudur esasen. İslamiyet'ten önce yerleşik hayata geçilmesiyle beraber kadın, ev ve tarla işlerine tek başına yetemediği için çok eşlilik kavramı hasıl oldu. Hicaz ve Mekke'de ise durum çok da farksız sayılmazdı; Arap toplumu ümmi bir toplum değildi (okuma yazma bilmeyen), günlük heva ve nefslerine düşkün, kadının hiçbir hakkının olmadığı, teşbih yerinde ise bir eşyadan farksızdır kadın. Kız çocukları da diri diri maalesef toprağa gömülürdü ve kız çocuğu olan kişi kınanır, toplum içine çıkamazdı. Oysaki rahim olarak addedilen Allah'ın en güzel isimlerinden biri de kadınların; o kıymetli varlıkların uzvuna atıfta bulunmak suretiyle oluşmuştu. İslamiyet'ten sonra kadınlarla 4'e kadar evlenebilirsiniz şeklinde tartışmaya açık bir halde konu kapatılır gibi olsa da 4'e kadar değildi esasen; zira Arapçadan Türkçeye çevirisinde ciddi tartışmalar yaşanmaktadır. Biz burada bu konuya girmeyeceğiz (dileyen araştırma yapabilir). Cariyelik konusunda ise sınır yoktur; cariyeyle yatılır, kalkılır, alınır, satılır vs. Eşyadan daha da eşyaydı cariyeler.
Günümüze gelecek olursak; Avrupa'da sanayi devrimi sonrası çocuk işçiliğine yönelik hareketler ve Fransız İhtilali'nden sonra özgürlük, eşitlik, adalet gibi devrim niteliğinde ilkeler gerek kadınsal hakları gerekse de insani hakların yeniden ele alınıp temellendirilmesine sebep olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti devrimi de nitekim bir devrimdir; lakin "düşünsel anlamda bir devrim değildir, daha çok siyasi anlamı olan bir devrimdir ve getirdiği inkılaplar hepimizin malumudur." Kadına seçme-seçilme hakkı verilmesi, iş hayatının içinde daha da var olması, miras gibi hakları modernize edilse de hala kız istemek, kız almak, vermek gibi çok ilkel terimler kullanılmaktadır ve kız çocuklarının "birey" olmalarına ket vurulmaktadır. Son kertede çok eşlilik İslam'dan önce de vardı, hala da ilkel toplumlarda vardır ama sevineceğimiz nokta kadınlarımızın mevcut sosyal hayatın içinde daha da fazla bulunmalarıdır. İyi ki varlar diyerek yazımızı sonlandıralım. Saygılar.
Günümüze gelecek olursak; Avrupa'da sanayi devrimi sonrası çocuk işçiliğine yönelik hareketler ve Fransız İhtilali'nden sonra özgürlük, eşitlik, adalet gibi devrim niteliğinde ilkeler gerek kadınsal hakları gerekse de insani hakların yeniden ele alınıp temellendirilmesine sebep olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti devrimi de nitekim bir devrimdir; lakin "düşünsel anlamda bir devrim değildir, daha çok siyasi anlamı olan bir devrimdir ve getirdiği inkılaplar hepimizin malumudur." Kadına seçme-seçilme hakkı verilmesi, iş hayatının içinde daha da var olması, miras gibi hakları modernize edilse de hala kız istemek, kız almak, vermek gibi çok ilkel terimler kullanılmaktadır ve kız çocuklarının "birey" olmalarına ket vurulmaktadır. Son kertede çok eşlilik İslam'dan önce de vardı, hala da ilkel toplumlarda vardır ama sevineceğimiz nokta kadınlarımızın mevcut sosyal hayatın içinde daha da fazla bulunmalarıdır. İyi ki varlar diyerek yazımızı sonlandıralım. Saygılar.
moderatör tarafından düzenlendi.